Bu sefer Samsun seyahatimizi Karabük, Kastamonu ve Sinop üzerinden geçerek gerçekleştirdik. Önce, kısa bir Safranbolu ziyareti yaptık. Türk ahşap mimarisinin güzide eserlerini görüp, bilgilerimizi yeniden tazelemek imkanı bulduk. Esas gezmek, görmek istediğimiz Kastamonu idi. Kastamonu’da daha önceleri de adını duyduğumuz, ama ulaşabilirliği olamadığı için gezemediğimiz yerler hedefimizde idi.
Pınarbaşı Valla Kanyonu ve Ilıca Şelaleleri
İlk hedefimiz dünyanın ikinci en derin kanyonu olan Valla Kanyonu ve Ilıca şelaleleri oldu. İnsanın ölmeden önce gezmesi gereken yerler olarak tanımlayabileceğim fevkalade görüntülerle karşılaştık. Valla Kanyonu bir ahşap merdivenle çıkılan ve henüz inşa edilmekte olan seyir terası ile zirveye ulaşıp kanyonun derinliklerini görebildiğimiz doğa harikası bir yer.
Güzelliklerden kendimizi bir nebze koparıp yakında bulunan Ilıca şelalelerine yöneliyoruz. Arabamızı köye park edip ağaçlar içerisinde tahkim edilmiş yoldan yürüyerek şelaleye ulaşıyoruz. Şelale sözle anlatılamayacak kadar güzel, çevre muhteşem… Şelalenin düştüğü yerde bir göl oluşmuş, önü kumsal, dere yatağında devasa büyüklükte kayalar ve şelale çevresini saran orman; yer yer kocaman ağaçlar bulunuyor. Belki cennetten bir köşe diye tarif etmek çok daha doğru olacak. Aklımız Valla Kanyonu ve Ilıca Şelaleleri’nde kalarak Horma Kanyonu’na geliyoruz, ancak akşam karardığı için kanyonu gezmeyi bir dahaki sefere bırakarak otelimize geçiyoruz.
Azdavay Çatak Kanyonu ve Cam Teras
Sabah erkenden kahvaltımızı yapıyor ve Azdavay ilçesine doğru yola koyuluyoruz. Hedefimizde Çatak Kanyonu ve Cam Teras var. Ana yoldan ayrılınca yedi kilometre kadar güzel bir asfalt yoldan gidiyor ve arabamızı park ediyoruz. Bir kilometre kadar orman içinden taş yoldan yürüyor veeee kanyona ulaşıyoruz. Ziyaretçiler için gayet güzel tahkim edilmiş ve bir de cam teras yapılmış. Dünyanın en derin dördüncü kanyonu cam terasta kendinizi derinliğin içinde gibi hissediyorsunuz. Herhalde yükseklik korkusu olanlar, ya buraya çıkmayacaklar ya da korkularını yeneceklerdir.
Aklımız yine kanyonda kalarak Kastamonu merkeze doğru yöneliyoruz. Kastamonu’da gezerken çivisiz geçme tekniği ve dolma tekniği ile yapılmış, geleneksel Türk Mimarisi’nin güzel örneklerini yaygın olarak görüyoruz. Yer yer köylerin ıssızlaştığı ve artık tarlaların ekilmediği dikkatimizi çekiyor. Yeni ümit turizm olabilir diye düşünüyoruz. Belki bu geleneksel Türk Mirasının özgün örneklerinden oluşan binalar ve köyler restore edilerek turizm vasıtasıyla yeniden hayat bulabilirler.
Ulaşılmazı ulaşılır kılan Vali…
Kaldığımız otelin sahibi ile tanışıyor ve konuşuyoruz valinin özellikle turizme çok önem verdiğini anlatıyor. Özel idarenin destekleri ile çok ciddi yatırımların yapıldığını öğreniyoruz. Bütün okulların yenilendiğini, içme suyu, kanalizasyon, spor tesisleri vb bir çok yatırımın yapıldığına şahit oluyoruz.
Vali Yaşar Karadeniz’in çalışmaları ile devletin gücünün vatandaşın refahı için ne derece doğru ve yerinde kullanıldığını büyük bir memnuniyetle görüyoruz. Yapılmazı yapılır; ulaşılmazı ulaşılır kılan bir güzel Vali… Böyle valiler, böyle yöneticiler oldukça gözümüz arkada kalmayacaktır